top of page

Cinsel Suçların İspatı

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Ahmet Melih Kaya
    Av. Ahmet Melih Kaya
  • 11 Haz 2024
  • 13 dakikada okunur

Cinsel suçlar Türk Ceza Kanununun 6. bölümünde “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında aşağıda sayılan maddelerde düzenlenmiştir.

Cinsel Suçların İspatı

· 102 (Cinsel saldırı)

· 103 (Çocukların cinsel istismarı)

· 104 (Reşit olmayanla cinsel ilişki)

· 105 (Cinsel taciz)


Bütün suçların, özellikle de cinsel suçların yargının mutfağına intikali belirli süreçlerden geçer. Bu sürecin kanuni ve usulü olması soruşturmadan kovuşturmaya ve nihai neticeye ulaşması ve en önemlisi de kayda alınması için gerekli bir prosedürdür. Cinsel suçlar, unsurları, yapısı, delilleri ve eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti açısından diğer suç tiplerine göre hem farklılık göstermekte hem de daha karmaşık ve daha zor bir hal almaktadır.


A) Soruşturma ve Kovuşturmanın Maddi Delilleri


Soruşturma görevi bakımından Cumhuriyet Savcısının ve kovuşturma makamı için, hakim ile mahkemenin en büyük sorunu bu tür suçlarda eylemin sübutudur. Sübut delillendirildikten sonra ise devamında rıza ile olup olmadığı hususunun tam tespitidir. Öncelikle soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülmesine özen gösterilmesi gerekir.

Keşif, telefon kayıtları, sanık savunmaları, mağdur ve tanık beyanları, HTS kayıtları, tape döküm kayıtları, teşhis tutanakları gibi örnekler sayılıp, sıralanıp, çoğaltılabilir. Ancak burada özellikle Yargıtay ilgili Ceza Dairesi uygulamaları ışığında şu hususlara dikkat etmek gerekir:


· Teşhis: Cumhuriyet savcısının etkin soruşturma ilkesince soruşturma aşamasında teşhis işlemi mutlaka usulüne uygun şekilde yapılmalıdır.


· Mağdur Beyanı: Mağdur beyanı denetimi açısından eğer mağdur beyanını aşamalarda değiştirir ise, ilk beyanı geçerlilik bakımından dikkate alınacaktır. Aşamalarda değiştirmez ise bu beyanı geçerlilik açısından kabul edilmektedir.


· Tanık Beyanı: Tanık beyanları da tıpkı mağdur beyanlarında olduğu gibi denetlenebilir olmalıdır.


· Tıbbi Deliller: Tıbbi deliller laboratuvar ortamında test edilip tıbbi olarak değerlendirilmeli ve raporlanmalıdır.


Ne var ki somut olaydaki rızanın varlığı tüm bu delilleri ve araştırmaları boşa çıkarabilir. Mesela mağdur olduğunu iddia eden şahsın vücudundaki sperm örneği oldukça kuvvetli bir delildir fakat rızanın varlığı ya da yokluğu bu aşamada tartışma konusu olduğunda bu kuvvetli sayılabilen tıbbı delil önemini yitirmektedir.


B) İhbar ve Şikayet


Suça ilişkin ihbar ve şikayet Ceza Muhakemesi Kanunun 158. maddesinde düzenlenmiştir.



Madde 158 – (1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir. (2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. (3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir. (4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. (5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir. (6) (Ek: 15/8/2017-KHK-694/145 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7078/140 md.) İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir. (1) (7) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.


Kanun metninden de anlaşıldığı gibi ihbar edilebilecek makamlar şu şekildedir:


· Cumhuriyet Başsavcılığı

· Kolluk Makamları

· Valilik

· Kaymakamlık

· Mahkemeler

· Türk Elçilik ve Konsoloslukları

· Kamu Görevlisiyle İlgili Kamu Kurum ve Kuruluşları


Cumhuriyet Başsavcılığı ve kolluk makamları haricinde yapılan ihbar ve şikayetler süresinde yapılmış sayılmakla birlikte bunlar incelenmek üzere ilgili makam ve kurumlar tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.


Suça ilişkin ihbarlar yazılı dilekçe ile veya tutanağa geçirmek suretiyle sözlü olabilir. İşlenmekte olan bir suç mutlaka yetkili makamlara bildirilmelidir. İşlenmiş olsa bile, sebebiyet verdiği ve neticelerinin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçun da yine yetkili makamlara bildirilmesi gerekmektedir.


C) Suçun Sübut Delilleri


Cinsel suçlarda bu suçların delilleri olarak, suçun dosyasındaki her türlü bilgi, belge, delil, beyan, savunma, tanık anlatımları, mağdurun beden ve ruh sağlığı ile ilgili raporları, yaş raporları, bedensel adli raporlar (vajinal, anal ve diğer tıbbi tespit raporlar), iletişim verileri, mesajlar, sanığın akli durumunu tespit eden sağlık kurulu raporları, adli sicil kayıtları, doğum kayıtları ve yakalanan her türlü materyal ile yapılan yargılama ile suçun sabit olup olmadığı, işlenip işlenmediği, işlenmiş ise kamu davasına konu edilen iddianamedeki suç ya da suçlar mı yoksa suçun vasfına göre değişen ve dönüşen haliyle gerçekte hangi suçun oluştuğunun her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller ile tespiti yapılıp, tespit edilen ve sübut bulan suça kanundaki cezai yaptırımın uygulanmasıyla hüküm kurulur.


Bu tür suçlarda maddi adli olayın ispatı ve delillendirilmesi önemlidir. İşte bu noktadaki zorlukların aşılmasıyla ilgili şu hususlar önem arz etmektedir.


· Sübut ve rızanın varlığı en büyük sorundur.

· Sübutta ilk olayın intikalinin şekli önemlidir.

· Rızanın varlığı ya da yokluğu olayın ilk intikalinde söz konusudur.

· Olayın paylaşıldığı an önemlidir.

· Yakalama tutanağı önemlidir.

· Teşhis tutanağı önemlidir.

· Akıl hastalığı tespiti önemlidir.

· Yeteneğinin gelişip gelişmediği önemlidir.

· Eylem anlatılmıyorsa ek savunma verilmez.

· Sosyal inceleme raporu önemlidir.

· Yaş düzeltilmesi önemlidir.

· CMK 232/3 madde gereğince mağdurun bir kez ama tam ve detaylı dinlenmesi önemlidir.


Soruşturma evresinde mağdurun ifadesi bizzat cumhuriyet savcısı tarafından alınmalıdır. Bunun soruşturmanın etkin yürütülmesi açısından büyük önemi bulunmaktadır. Özellikle mevcut kurulu bulunması halinde çocuk izlem merkezlerinde mağdurun ifadesinin alınması gerekir. Mağdurun ifadesinin alınması sırasında mağdurdan olayı anlatması istenmelidir. İfade alınırken ise öncelikle sözü kesilmeden doğal seyrinde dinlenilmeli, mutlaka mağdurun kendi kullandığı kelimeler hukuksal veya tıbbi anlamına dönüştürülmeden zapta geçirilmelidir. Örneğin mağdur çocuk kendi cinsel bölgesine fıstık, kutu, ayıp yer, çiş yeri gibi terimler kullanıyorsa bu kelimeler çevresel ve şivesel olarak böylece zapta geçirilmelidir.


Bir olayın sübutu bakımından izlenecek yöntem açısından aşağıda sıralanan hususlar önem arz etmektedir.


· Olayın intikal şekli

· Adli vakıanın, olayın öncesinde mi, sonrasında mı intikal edip etmemesi

· Aile içi cinsel istismarda gecikme durumu

· Olay sonrası intikal hali

· Israrlı anlatım

· Mağdurun isnadının sanığa sorulması

· Mağdurun beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı

· Mağdur beyanlarının uyumlu ve istikrarlı olup olmadığının belirlenmesi

· Bu tür cinsel suçlarda cep telefonu kayıtlarının alınması

· Tıbbi deliller


Suçun soruşturma aşamasından, kovuşturma aşamasına ve son tahlilde yapılan yargılamayla vaki davaya konu suçun sübutuna yarayan yol, yöntem ve usuller, her bir somut olaya göre titizlikle izlenmeli ve incelenmelidir. Öncelikle somut ve tıbbi verilere itibar edilmelidir.


Cinsel suçlarda maddi adli olayları en büyük ve en yaygın ispatlama ve delillendirme vasıtası adli raporlardır. Cinsel suçlarda başvurulacak raporlar genel olarak şunlardır.


· Yaş Raporları

· Akıl Sağlığı Raporları

· Sosyal İnceleme Raporları


Belirtelim ki bütün bu raporlar alınırken her bir rapor ile ilgili kendi madde düzenlemelerindeki; CMK 75, 76, 77, 78, 79 ile 81 ve 218. maddelerindeki öngörülen ve istenen usul izlenerek bu raporların alınması gerekir.


Adli rapor hazırlanırken şu aşamalar tek tek yapılmalı ve kaydedilmelidir.


· Muayeneye gönderen makam ve kimlik bilgileri

· Aydınlatılmış onam

· Olayın öyküsü

· Muayene ( Fiziksel ve Genital)

Suçun ispatında mağdur beyanının ciddiyetine, inandırıcılığına güven kadar isnadın yersiz oluşuna da isnadın afakî hatta iftira mahiyetinde kabul edilişine de savunmaya değer verilir.


D) Suçun İspatı ve İspat Edilememesi


Cinsel suçlarda suçun ispatı ile ilgili olarak:


· Düzenlenen adli rapor bulguları

· Mağdurun ilk ifadesinin daha güvenilir olduğunun belirtilmesi

· Mağdurun olayın oluş ve intikaline ilişkin anlatımları

· Bunun olay tanığını beyanları ile aynen uygunluk göstermesi

· Adli muayene raporları

· Adli kollukça düzenlenen olay tutanağı

· Bu tutanakları doğrulayan tanık anlatımları

· Buna benzer her bir somut maddi cinsel adli vakıasındaki hususlar

· Bunların birlikte değerlendirilmesi ile

· Çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve cinsel saldırı suçunun sabit olduğunun kabulü ya da suçun herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde sübuta erdiği kabul edilmesi gerekecektir.

Suçun ispat edilememesi ile ilgili durumlar ise aşağıda sıralanmıştır.

· Suçun unsurlarının oluşmaması

· Suç vasfında hata

· Suçun özel görünüş ve basit ya da nitelikli hallerinde hata

· Suçun dönüşmesi

· Gerekçesiz hüküm kurulması

· Delil yetersizliği

· Başvurmama

· Çelişki

· Yetersizlik

· Husumet


E) 4. Yargı Paketindeki Düzenlemeler


Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Buna göre katalog suçlardan tutuklama, "kuvvetli suç şüphesinin" somut delillere dayanması halinde mümkün olabilecek. Mevzuata göre terör, soykırım, insanlığa karşı suçlar, göçmen kaçakçılığı, insan ticareti, kasten öldürme, çocuğun cinsel istismarı, hırsızlık, yağma, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, suç işlemek için örgüt kurma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, düşmanla işbirliği yapma, anayasayı ihlâl, cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı, yasama organına karşı suç, hükümete karşı suç, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyanın da aralarında bulunduğu suçlar "katalog suç" kapsamında bulunuyor. Şu halde çocuğun cinsel istismarı suçunda tutuklama kararı alınabilmesi için kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayandırılabilmesi gerekiyor.


F) Yargıtay Kararları


Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2020/9796 E.  ,  2021/2615 K.

Mahkeme, suçun sübuta erdiğini kabul ederek sanığa TCK’nun 102/2 fıkrasından 12 yıl, 102/3-a bendinden ½ oranında artırım yaparak 18 yıl, takdiri indirim uygulayarak neticeten 15 yıl hapis cezası vermiş ve sanık müdafinin temyizi üzerine mahkumiyet hükmü onanmıştır.


Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf ana hatlarıyla ifadesine itibar edilmesi gereken mağdurun beyanının ispata yeterli olup olmayacağına ilişkindir.


Mağdur beyanında sanıktan başka üç kişiyi daha cinsel saldırı ile suçlamışsa dabu kişiler hakkındaki mağdurun beyanına itibar edilmediği için haklarında bir kovuşturma yapılmamış ve dava açılmamıştır. Sanık hakkındaki beyana itibar edilmesi için ciddi bir neden yoktur. Mağdur beyanına ana hatlarıyla itibar edilse bile beyanı doğrulayan başka hiçbir yan delil elde edilememiştir. Suç tarihi olarak verilen 18.09.2016 gününün nasıl tespit edildiği belirsizdir. Olay ancak 09.11.2016 günü kolluğa bildirilmiş üzerinden bir ay yirmi bir gün geçmiştir. Tanık abla...’ın laf söz olmasın diye beklemesi ispatı zorlaştırmaktadır. Mağdur hastane adli tıp kliniğinde olayı anlatırken olay yeri olan şantiyeye daha önceden bir kez gittiğini söylemektedir ve bu durum verdiği ayrıntılara güvenmeyi güçleştirmektedir.


Akıl zayıflığı (orta derece zeka geriliği) bulunan ve yaşadıklarını ifade edebilen mağdurun beyanlarına "ana hatları ile itibar edilebilir". Ancak suçun ispatı için tek başına bu beyan yeterli değildir. Beyanı destekleyen, onunla çelişmeyen ve beyanı yanlışlamayan başka "yan delil" aranmalıdır. Akıl zayıflığı olanların "beyanını destekleyen yan bir delil" yoksa ilke olarak yalnızca bu beyanla mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Cinsel suçların gizli işlenmesi, faillerinin tenha yerleri seçmesi, mağdurlarının büyük çoğunluğunun akıl hastası veya çocuk olması delil elde etmeyi ve ispatlamayı güçleştirse bile beyanın delil olarak kullanılabilmesi için ilk olarak soruşturma veya kovuşturmada elde edilmesi mümkün her delil azami gayret ve titizlikle araştırılmalıdır. Bu çabanın sonuçsuz kalması ve mağdur beyanı dışında hiçbir delil elde edilememesi halinde ise sınamalar

yapılarak ifade, sağlamlık, gerçeklik ve güvenilirlik testlerine tabi tutulmalı, inandırıcı bulunmalıdır. Mağdur beyanın yeterli uzunlukta olması, bütünlüklü olarak olayı ifade etmesi, açık bir ifade olması, ayrıntıları yeterince göstermesi, tutarlı olması gerekir. Ayrıca beyanın, açıklaması zor bir konu içermemesi, fiziki imkânsızlık veya tezatlık taşımaması, abartılı olmaması, zayıf kalan noktalarda makul bir açıklama getirmesi yanında, hâkimde kişisel yaşanmış bir tecrübenin ürünü olduğu izlenimini vermesi şartlarını taşımalıdır. Mağdur beyanı alınırken mağdurun ciddi, düşünceli, kendiliğinden, güvenilir jest ve yüz ifadesiyle (mimik) vermesi ve samimi olmasına bakılmalıdır. Bu denetim ve sınamalar ancak mağduru gören mahkeme hakimi tarafından ve huzurda yargılama sırasında yapılabilir. Mağdurların mümkün olduğunca yargılamayı yapan mahkeme huzurunda mutlaka dinlenmesinin sebebi bundan kaynaklanmaktadır.


Somut olayda akıl zayıflığı bulunan mağdurun beyanını doğrulayan yan delil olmadığı gibi “doğruluk, gerçeklik ve güvenilirlik” yönüyle sınandığına ve inandırıcı bulunduğuna dair dava dosyasından bir izlenim edinilemediği için suçun işlenip işlenmediği kesin olarak ispatlanamadığından bu şüphe sanık lehine yorumlanarak beraatına karar verilmesi için bozulması yerine mahkumiyet kararını onayan sayın çoğunluğun düşüncesine iştirak etmiyorum.


Yargıtay 6. Ceza Dairesi         2020/320 E.  ,  2021/4398 K.

Ceza yargısına hakim olan en temel ilke olan "masumiyet ve şüpheden sanık yararlanır" kuralları ceza adaleti bakımından başkaca hiçbir delil olmayan ve bulunma ihtimali olmayan hususlarda sanık aleyhine, müşteki lehine esnetilebilmektedir. Bu belli zorluklar nedeniyle bir nebze kabul edilebilir. Ancak başka türlü delil toplama imkanı olan olaylarda veya akla, mantığa veya olaya uymayan, kendi içerisinde tutarsız veya sürekli değişen ya da itilaflı başka bir konuda müşteki ya da yakınlarına açıkça yarar sağladığı, müştekiyi gerçekten sanık olmaktan çıkarıp müşteki haline sokabilecek, yani haksız durum yaratacağı aşikar olan soyut beyanların tek doğru kabul edilerek cezalandırma yoluna gidilmesi, masumiyet, silahların eşitliği ve şüpheden sanık yararlanır kurallarına açıkça aykırılık teşkil edeceği açıktır.Bu nedenle ispatı zor olan olaylarda akla, mantığa ve dosyadaki olaylara uyumlu denetlenebilir müşteki beyanına itibar olabilir ise de akla, mantığa, fenne ve dosyadaki olaylara uymayan helede başka türlü ispat imkanı varken sadece müşteki beyanıyla yetinilmesi halinde bu beyanın suçun aydınlatılmasına yönelik değil başka bir olayı örtme, iftira atma veya intikam alma gibi bir amaca yönelik olduğu şüphesi doğuranlara bu şüphe giderilmeden itibar edilmesi büyük haksızlık oluşturacak ve yargılama konusunda tüm yetkiyi hakkı olmadığı halde sadece taraf olması gereken görünüşteki müştekiye devredecektir.Somut olayda;Müşteki; sanıklardan ... içeriye gelince benim iki telefonumuda alıp çantasına koydu, giderkende alıp gittiler mealinde iddiada bulunmuştur.Müşteki mahkemedeki beyanında, telefonlar elimde idi, ... elimden alıp yere attı. Sonra yerden alıp kiminle görüşme yaptığıma bakmak istediklerini söylediler, hatta güvenlik kodunuda ben verdim, akrabam olan erkekleri görünce, olur olmaz bununla da, şununla da konuşmuşsun gibi laflar söylediler... Giderkende ... telefonları çantasına koyup götürdü. Bir tanesi kampüste bulunmuş bana verildi birinden haber yok iddiasında bulunmuştur.Sanıklardan ... ise "sen eşimle hala görüşüyormusun diye sordum, müştekide elindeki telefonu yere fırlattı, bende fırlattığına göre birşey vardır diye telefonu yerden topladım başka bir telefon daha vardı eşimle görüşme yapıp yapmadığını inceledim. Hatta telefonu açmak için pin kodunu kendisi söyledi bir sürü erkek görüşmelerini gördüm hatta bunları senin kocana, babana söyleyeceğim senin telefon kayıtlarını çıkarsınlar bu telefonları incelesinler dedim bu nedenle korktuğu için telefonlarını atmış olabileceğini düşünüyorum. Ben 2000 liralık telefon kullanıyorum onun 20 TL'lik telefonuyla ne yapayım... En son ben dövdüm çocuğu gelince bıraktım çocuklarından da özür diledim." mealinde savunmada bulunmuştur.Sanıklardan ... Şanlı ise biz eve gittiğimizde telefon evde duruyordu eşimle konuşmuş mu diye bakmak için aldım kontrol ettim sonra ...'da kontrol etti. Hatta eşimin telefon nosunu o telefonda da gördüm. Mealinde savunmada bulunmuştur. Sanıklar ... ise herhangi bir telefon almadığını onun haricinde iddianamedeki iddiaların doğru olduğunu savunmuştur.Görüldüğü gibi müşteki beyanı ile sanıklar ... ile ... beyanı telefon konusunda büyük ölçüde örtüşmektedir. Diğer hususlara ilişkin zaten kabul ve görüntüler nedeniyle sübutta bir sıkıntı yoktur. Sıkıntılı olan ve halledilmesi gereken husus müştekinin telefonu giderken ... aldı çantasına koyup gitti yönündeki beyanına karşılık sanıklardan ... ile ...'ün biz sadece kontrol amaçlı girdikten sonra aldık kendisi yere attı telefonu topladık pin kodunu da müşteki söyledi, kontrolden sonra bıraktık yönündeki savunmaları arasındadır.Müşteki mahkemede bu telefonlarımdan birisinin üniversite kampüsü içinde bulunduğu yönünde haber geldi ama henüz teslim almadım, diğeri ise henüz iade edilmedi diyor. Daha sonraki beyanlarında bir telefonun kendisine teslim edildiğini söylüyor. Ancak söz konusu telefonların markası, modeli, imei nosu ve takılı hatların neler olduğu konusunda beyanı olmadığı gibi bu konuda hiçbir araştırma yapılmamış ve dolayısıyla HTS kayıtları, olay öncesinde ve sonrasında kullanılıp kullanılmadığı, kullanılıyor ise kullananların kimler olduğu yönünde hiçbir araştırma yapılmadığı dosyadan anlaşılmaktadır. Ayrıca yağmalandığı iddia edilen telefonlardan birinin, alındıktan sonra giderken kampüse atmışlar mealindeki iddianın araştırılmasında ise kampüsün bulunduğu yer ile sanıkların dönüş güzergahının taban tabana zıt yönler olduğu, araştırma tutanaklarıyla sabit olduğu anlaşılmaktadır.Sanık savunmalarına göre doğru söylememesi için husumet ve neden bulunan müştekinin beyanı ile yetinmeyerek, savunmaları denetleme adına müştekinin yağmalandığını iddia ettiği telefonların, marka model ve imei numaraları ile içinde takılı olan ve müştekinin bilmemesi mümkün olmayan hat numaraları tespit edilmeli sonra arama kayıtları, HTS ve baz istasyonu tespiti ile suça konu telefonların olay tarihinde ve sonrasında kullanılıp kullanılmadığı, kullanılıyor ise kim tarafından kullanıldığının tespiti ile gerekirse kullanan kişilerinde tanık olarak dinlenerek kimden aldığı vs tüm hususların sorulması, ayrıca sanıkların olay sonrasında Devrek ilçesine döndüklerini, ters istikamette bulunan üniversite kampüsü girişinde 4 gün sonra 22.10.2014 tarihinde atılmış vaziyette bulunması, diğer telefonun ise bulunamamış olması karşısında sanıkların kullandıkları telefonların bulunduğu gün ile yağmalandığı iddia edilen günleri kapsayacak şekilde HTS kayıtları ve baz istasyonlarının tespiti, bulunan istikamete gidip gitmediklerinin de tespiti ile sonucuna göre hukuki durumlarının tespiti ile sonucuna göre yağma suçunun oluşup oluşmayacağına karar vermek gerekirken eksik inceleme ile beraat kararı verilmesinden bozulmalı idi.


Yargıtay 18. Ceza Dairesi         2019/9777 E.  ,  2020/5671 K.

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;1-Sanığın katılana hakaret içerikli mesaj gönderdiğinin tespit edilmesi karşısında, katılanın kendisine cinsel içerikli mesajlar göndermesine kızdığı için hakaret içerikli mesaj gönderdiğini savunması ancak herhangi bir delille ispat edememesi ve cinsel taciz iddiasıyla ilgili soruşturma makamlarına müracaatta da bulunmaması değerlendirildiğinde cezadan kurtulmak amaçlı iddialar ileri sürdüğü anlaşılmakla, katılandan kaynaklanan herhangi bir haksız eylem bulunmadığı halde, yerinde olmayan gerekçeyle sanık hakkında TCK'nın 129/1.maddesinin uygulanması,2-Kabule göre de; Sanığın eylemini haksız fiile tepki olarak işlediğinin kabul edilmesi karşısında, TCK'nın 129/1. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı yerine ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmesi, Kanuna aykırı ve katılan ...’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak, hükmün bozulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05/03/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Yargıtay 9. Hukuk Dairesi         2017/14071 E.  ,  2020/1819 K.

İşyerinde cinsel taciz, bireysel olarak mağdurlar üzerinde çok boyutlu yıkıcı etkilere sahip olmanın yanı sıra ailesel, kurumsal ve toplumsal düzeylerde de derin etkiler bırakan bireysel ve toplumsal bir sorun niteliğini taşımaktadır. ( ... Ünv. Sağlık Yüksek Okulu Sosyal Hizmet Bölümü Arş. Görevlisi. KSBD. Sonbahar 2017, Y. 9, C. 9, Kadın Özel Sayısı)Cinsel taciz, karşı cinse yönelik olabileceği gibi, hem cinse karşı da yönelebilir. Ancak cinsel taciz ağırlıklı olarak erkek işçi tarafından kadın işçiye karşı ortaya çıkmaktadır.Ülkemizde iş alanlarının gelişmesi, kadınların okuma, bilgi ve becerilerinin artması, bir çok meslek dalında yapılacak işe daha yatkın ve işin niteliğine göre erkeklerden daha becerikli olmaları sonucunda bir çok kadın iş hayatında yer almaya başlamış, her alanda kadın işçilerin sayısı artmaya başlamıştır.Her alanda çalışma hayatına atılan, her kademede başarı ile yer alan kadın işçilerimizin çalışma yaşamındaki en büyük engel işin fiili, fiziki zorlukları değil, işyerinde, iş hayatında karşılaştıkları, muhatap oldukları cinsel tacizlerdir.Bugün ülkemizde ve sanayileşmiş ülkelerin çoğunda işyerinde cinsel taciz sorunu üzerinde önemle durulan ve yasal düzenlemelerle engellenmeye çalışılan bir alan haline gelmiştir.Cinsel taciz, ayrıca Türk Ceza Kanunu tarafından suç olarak kabul edilmiştir.Ülkemizde çalışanların cinsel tacize karşı korunması TCK. nundaki düzenlemeler dışında Türk Borçlar Kanunun' da ve İş Kanununda yasal düzenlemeler yapılmış, cinsel taciz 4857 sayılı İş Kanunu' nun 24. maddesinin II/b ve d bentleri işçi açısından haklı fesih sebebi, 25/II-c maddesi ise işveren açısından haklı fesih sebebi olarak düzenlemiştir.İş yerinde cinsel tacizin önlenmesinin yolu, taciz mağdurunun herhangi bir aşağılamaya maruz kalmadan karşı çıkabilmesini, tacizde bulunanı şikayet edebilmesini sağlayacak ortamın sağlanmasından, taciz failinin ise gerekli yaptırımlara maruz kalacağını bilmesinden geçmektedir.İşverenler bu konuda duyarlı davranmak, tacizi engelleyici, mağdurun çekinmeden şikayetçi olabileceği ortamı sağlamak için gerekli tedbirleri almak, iddiaları ciddiyetle soruşturup, gerekli yaptırımları uygulamak zorundadır.Cinsel taciz eyleminin yapısı gereği ardında delil bulunması her zaman mümkün olmayabilir. Mağdurun ya da mağdurenin tek başına olduğu yerlerde bu tür eylemlere maruz kaldığı ve tacize uğrayanın çok azının çeşitli nedenlerle bu tür olayları işverene yansıtabildiği dikkate alındığında ispat noktasında tacize uğrayan lehine değerlendirmeye gidilmelidir. Ceza davasında delil yetersizliği nedeni ile beraat kararı verilmiş olması hukuk hakimini bağlamayacağından mevcut delil durumuna göre karar verilmelidir.Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren, davacının iş akdinin, işyerinde çalışan Y. adındaki kadın işçiye cinsel tacizde bulunması üzerine haklı nedenle feshedildiğini savunmuş, davalı tanığı 1996 doğumlu özel eğitim gördüğü anlaşılan Y. yeminli ifadesinde özetle "...fuar günü yardım etmek için davacının çalıştığı birime gittiğini, yalnız kaldıkları bir sıra davacının üzerine gelip kendisini sıkıştırdığını, göğüslerine dokunduğunu, kızın yaşındayım bırak diye bağırdığını, eline bıçak aldığını ve bu sayede kurtulduğunu, olanları derhal F. isimli işçiye anlattığını, olay nedeniyle adlî makamlar nezdinde şikayet başvurusu yapmadığını.." beyan etmiştir.Davalı tanığı F. yeminli ifadesinde "...Y. nin korkmuş vaziyette yanına gelip bir süre konuşamadığını, daha sonra ağlayarak ve titreyerek başından geçenleri anlattığını.." beyan etmiş, tutanağa bağlanan olayın ertesi günü davacının bu sebeple işten çıkarıldığı anlaşılmıştır.Ülkemizde çalışanların cinsel tacize karşı korunması amacı ile Türk Ceza Kanunu'ndaki düzenlemeler dışında Türk Borçlar Kanunun'da ve İş Kanunu'nda yasal düzenlemeler yapılmış, cinsel taciz 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24. maddesinin II/b ve (d) bentleri işçi açısından haklı fesih sebebi, 25/II-c maddesi ise işveren açısından haklı fesih sebebi olarak düzenlemiştir.Cinsel taciz eyleminin yapısı gereği ardında delil bulunması her zaman mümkün olmayabilir. Mağdurun ya da mağdurenin tek başına olduğu yerlerde bu tür eylemlere maruz kaldığı ve tacize uğrayanın çok azının çeşitli nedenlerle bu tür olayları işverene yansıtabildiği dikkate alındığında ispat noktasında tacize uğrayan lehine değerlendirmeye gidilmelidir. Ceza davasında delil yetersizliği nedeni ile beraat kararı verilmesi dahi hukuk hakimini bağlamayacağından mevcut delil durumuna göre karar verilmelidir.Somut uyuşmazlıkta, tacize uğradığını bildiren kadın işçi Y. nin iffetini ortaya koyarak davacıya bu çeşit ithamda bulunması için bir sebep bulunmadığı gibi, tanık F. nin de davalı ile bir husumeti olmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu sebeplerle davalı tanıklarının birbirini teyit eden beyanları karşısında işverence yapılan feshin İş Kanunu’nun 25/II-c maddesine göre haklı nedene dayandığı anlaşıldığından, davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile bu taleplerin kabulü hatalıdır.3-Taraflar arasında ulusal bayram ve genel tatil alacağı uyuşmazlık konusudur. Mahkemece talebin kabulüne karar verilmiş ise de davacı tanıkları iş oldukça tatil günlerinde çalıştıklarını, çalışırlarsa 2 katı ücret aldıklarını beyan etmiş olup hangi günler çalışma yapıldığı somut olarak belirtilmeyen ifadeler ispata elverişli olmadığından reddi gereken ulusal bayram ve genel tatil alacağı talebinin kabulü hatalıdır.4-Mahkemece hüküm altına alınan alacakların net mi, yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin HMK. nın 297/2. maddesine aykırı olup, infazda tereddüt yaratacağının düşünülmemesi de hatalıdır. F) Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 10.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

bottom of page